Aile Hukuku

Aile Hukuku

Aile içinde yaşamakta olduğumuz toplumun temelini oluşturur. Çünkü toplum, aile dediğimiz en küçük sosyal ünitelerin bir araya gelmesinden oluşan insan topluluğudur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığını taşıyan 41.maddesinde ailenin korunması kenar başlığı altında şöyle söylemektedir: “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını için gerekli tedbirleri alır.

Aile hukukuna egemen olan ilkeler aşağıdaki şekilde belirtilmektedir:

  • Süreklilik ve Birlik İlkesi
  • Zayıfların Korunması İlkesi
  • Düzenleme Serbestliğinin Bulunmaması İlkesi
  • Devletin Karışması İlkesi
  • Eşler Arasında Eşitlik İlkesi

A) EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ
Evliliğin eşlerin kendileri bakımından doğurduğu sonuçlar kadar, onların malları bakımından doğuracağı sonuçlar da önemlidir. Eşlerin sahip oldukları malların yönetimi, mallardan yararlanma, mallar üzerinde tasarrufta bulunma ve eşlerin bu konudaki sorumlulukları, kısaca eşler arasındaki mali ilişkilerin düzenlenmesi mal rejimi terimiyle ifade edilir.

Eşlerin, evlenme töreninin yapılmasından önce veya yapıldıktan sonra evlilik devam ederken aralarında bir mal rejimi sözleşmesi yapmak ya da evlenme başvurusu sırasında yazılı olarak bildirimde bulunmak suretiyle kanunun öngördüğü başka bir rejimi seçmemiş olmaları halinde, malların yönetimi bakımından kanundan ötürü tabi olacakları rejime yasal mal rejimi denir.

Türk Medeni Kanunu yasal mal rejimi olarak, edinilmiş mallara katılma rejimini kabul etmiştir. Medeni Kanunu’nun 202.maddesi “Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.” şeklinde belirtmiştir.

Kanun koyucu, eşlerin aralarındaki mali ilişkileri diledikleri gibi düzenlemelerine imkan hazırlamak amacıyla yasal mal rejiminin yanında, seçimlik olarak birbirinden farklı üç mal rejimi türü kabul etmiştir. Bunlar da mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığından ibarettir. Eşler gerek evlenmeden önce gerek evlendikten sonra kanunda düzenlenmiş bulunan mal rejiminden diledikleri birini seçmekte serbesttirler.

B) BOŞANMA DAVASI

Boşanma, eşler henüz hayattayken bir eşin kanunda öngörülmüş olan sebeplerden birine dayanarak açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakim kararıyla son verilmesidir. Türk hukuk sisteminde boşanmanın sebebe ve hakimin hükmüne dayanması görüşü kabul edilmiştir. Bu itibarladır ki, Türk Medeni Kanunu boşanma sebeplerini 161 ila 166. Maddeleri arasında düzenlemiştir. Boşanma sebeplerinden bir kısmı zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi belli olgulara dayanır. Bu sebeplere özel boşanma sebepleri denmektedir. Boşanma sebeplerinden bir kısmı ise evlilik birliğinin sarsılması ile anlaşmalı boşanma şeklindedir ve bu sebeplere genel boşanma sebepleri denmektedir.

C) NAFAKA

Tedbir Nafakası 

Boşanma davası esnasında herhangi bir eşin veya reşit olmayan çocukların geçinmesini temin etmek üzere mahkeme tarafından dava sonuna kadar geçerli olmak üzere tedbiren hükmedilen nafakadır. Tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için eşin ve çocukların geçinmesi için nafakaya ihtiyaç duyulması gerekir. Mali durumu iyi olan eş, kendisi için tedbir nafakası isteyemez ve ancak çocuklar yanında kalmaktaysa çocuklar için tedbir nafakası isteyebilir. Boşanma veya ayrılık davasının açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar ve boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesiyle tedbir nafakası sona erer.

İştirak Nafakası

Boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte tedbir nafakası sona erer. Kural olarak, eşlerin çocuğun giderlerine mali güçleri oranında ortak katılması (iştirak etmesi) gerekir. Bu nedenle, çocuğun giderlerinin karşılanması amacıyla boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren geçerli olmak velayet kendisinde olmayan eş aleyhine hükmedilen nafakaya iştirak nafakası denilmektedir. 

Yoksulluk Nafakası

Evliliğin boşanma kararı ile sona ermesi sebebiyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır. Yoksulluk nafakasına ancak yoksulluğa düşecek olan tarafın istemi üzerine karar verilebilir. Taraflardan birinin istemi olmaksızın hakim kendiliğinden yoksulluk nafakasına hükmedemez. İstemde bulunan tarafın kusurundan daha ağır olamaması gerekecektir. Buna karşılık, nafaka yükümlüsünün kusurlu olması şart değildir. Nafaka isteminde bulunan taraf, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkanından yoksun olmalıdır. Hakimin takdir edeceği yoksulluk nafakasının, bunu ödeyecek olan mali gücüyle orantılı olması gerekmektedir. Uygulamada, boşanma davası sırasında mali durumu kötü olan ve bu yüzden geçinemeyen eş lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi, dava sonunda tedbir nafakasının yoksulluk nafakasına çevrilmesi talep edilmektedir.

D) SOYBAĞININ KURULMASI 

Soybağı, bir kişinin anne ve babası arasındaki bağı ifade eder. Medeni Kanununun soybağına ilişkin düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının kurulmasında ya çocuk ile anne ve babası arasında kan bağının bulunmasını ya da evlat edinme ilişkisinin kurulmasını aradığı görülmektedir. 

Tanıma 

Tanıma, evlilik dışı çocuğun babasının, kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapıldığında çocuk ile babası arasında soybağının kurulmasını sağlayan tek taraflı irade beyanını ifade eder.

Tanıma, kişiye sıkı surette bağlı hak niteliği taşıdığı için, baba tarafından bizzat yapılmalıdır. Tanıma beyanı nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı olarak yapılabileceği gibi, resmi senet düzenleme tarzında da gerçekleştirilebilir. Tanımanın vasiyetname düzenlenerek yapılması da mümkündür. Tanımanın gerçekleşebilmesi, çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmamasına bağlıdır. 

Tanıma beyanı herhangi bir süreye tabi değildir. Tanıma, çocuk yaşadığı sürece gerçekleştirilebileceği gibi, çocuğun ölümünden sonra tanınması da mümkündür. Hatta, çocuğun ana rahmine düşmesinden sonra, fakat doğumundan önce de tanınabileceği kabul edilmektedir. Geçerli olarak yapılan tanıma beyanı, geçmişe etkili olarak, doğum anından itibaren çocuk ile babası arasında soybağının kurulmasını sağlar.

Babalık Hükmü 

Çocuk ile babası arasında soybağının kurulması, anne veya çocuk tarafından açılan babalık davası sonucunda verilecek babalık hükmü ile de gerçekleşebilir. 

Babalık davasının çocuk ile babası arasında soybağını kurabilmesi için, çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması gerekir. Öte yandan, babalık davası, ancak annesi ile soybağı bulunan çocuklar açısından söz konusu olur. Annesi belli olmayan çocukların açısından babalık davası açılması mümkün değildir. Annenin açacağı babalık davası çocuğun doğumundan itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Çocuğun açacağı babalık davası ise herhangi bir süreye tabi değildir.

Evlat Edinme

Soybağını kuran diğer yollardan farklı olarak, evlat edinme yoluyla kurulan soybağı kan bağına dayanmaz. Evlat edinmeye dayanan soybağı, doğrudan doğruya evlat edinme ilişkisini kuran mahkeme kararıyla meydana gelir. 

Bir küçüğün evlat edinilmesi için, evlat edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olmalıdır. Evlat edinme ilişkisi küçüğün yararına olmalıdır. Evlat edinmenin küçüğün yararına olup olmadığını hakim takdir edecektir. Evlat edinenin çocukları varsa, evlat edinme ilişkisinin kurulması diğer çocukların yararlarını hakkaniyete aykırı düşecek şekilde zedelememesi gerekir. Evlat edinen ile küçük arasında en az 18 yaş farkı bulunmalıdır. Evlat edinme ilişkisi evlatlığın kişilik haklarını doğrudan etkilediği için küçüğün evlatlık ilişkisine rızası olmalıdır. Küçük vesayet altındaysa vesayet dairelerinin, anne ve babasının velayeti altındaysa anne ve babasının evlat edinme ilişkisine rıza vermiş olması gerekir.

avukat safinaz sevren tokat avukat

UZMAN AVUKATLARIMIZLA
KONUŞUN!

Randevu Al